Tarihi eserleri ve taşınmaz kültür mirası zenginliğiyle bilenen ülkemizde eserlerin korunması için yapılanlar dudak uçurtuyor. Vakıflar, Kültür Bakanlığı, belediyeler ellerindeki tescilli kültür varlıklarını restorasyon adı altında geri dönüşü olmayan tahribatlara neden oluyor. Röleve, restutite projeleri yapılmadan gelişi güzel ehli olmayan şirketlere verilen ihaleler neticesinde pek çok tarihi bina eski halini aratır boyutlara geldi. Çünkü restorasyon konusunda kurumlar ihaleyi uzmanlıklarına göre değil en düşük rakama göre veriyor. İhalelere baraj inşaatı yapan şirketler bile girebiliyor. Mesela Ayasofya Müzesi’nin türbe restorasyonlarını asıl işi çanta imalatı olan bir şirket almıştı.
Türkiye’de, tarihi binalarda ‘koruma ve güçlendirme’ adı altında yapılan restorasyonlar sırasında tarih adeta başka formatta tekrar yazılıyor. İşte bu ‘restorasyon facialarına’ birkaç örnek.
Kapı bel verdi
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Sivas’taki Divriği Ulu Cami bugüne kadar yapılan hatalı restorasyonların kurbanı oldu. Taş işlemeciliğinin en harika örneği olan ‘Çarşı Kapı’ yıllar önce yapılan yanlış müdahaleler neticesinde çökme tehlikesi yaşıyor. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “Arka tarafta camiyi baştan başa çevreleyen betondan bir kuşak yapılmış. Bu yanlış uygulama camiye çok büyük baskı yapıyor. Mimari yapı bel verdi. Yanlış müdahaleler maalesef eseri bu duruma getirdi” diyor.