KASTAMONU - KURŞUNLU HAN (İSMAİL BEY HANI)
Fotoğraflar: Ömer Özercan


Kastamonu merkezindeki Aktarlar Çarşısı'nda bulunan Kurşunlu Han, Candaroğulları Beyliği'nin son hükümdarı ve Fatih Sultan Mehmet’in dayısı Kemalettin İsmail Bey tarafından 1443-1461 yılları arasında yaptırılmıştır.
Afrikalı Seyyah İbn-i Batuta’nın “gördüğüm yerler arasında en zengin, en güzel şehirlerden birisi” dediği ve bir ilim, irfan yurdu olarak tanımladığı Kastamonu’ya mührünü vuran Candaroğulları sülalesinin ilime ve ilim adamına en çok değer veren hükümdarı İsmail Bey’in Kastamonu ticaret hayatına sağladığı en büyük katkı Kurşunlu Han olmuştur.
Kurşunlu Han, yapıldığı tarihte Kastamonu’nun en büyük ticaret merkezi konumundadır. Asırlar boyunca da Kastamonu ticaretinin merkezi olma özelliğini kaybetmemiştir. Hemen batı cephesine yapılan Cem Sultan Bedesteni ve Penbe Han’ın işlevsellik kazanması ile şehirdeki ticari fonksiyonun merkezi haline gelen muhit, günümüzde de ticari hareketliliğin en yoğun olduğu bölge olarak dikkat çekmektedir.
Kurşunlu Han, 16. yüzyılda en çok kira geliri getiren ticaret merkezi olurken, 1689 yılında şehrin ikinci büyük ticaret merkezi konumuna düşmüş, 1691 yılında yıllık 35.000 akçe kira geliri getirmiştir. Ticari potansiyeli bu dönemde zamanla arttığı gözlenen Kurşunlu Han, 1704 yılında 65.000 akçe kira geliri getirir hale gelmiştir.
Zaman içersinde tıpkı Kastamonu’daki diğer ecdad yadigarı eserler gibi sahipsiz kalan ve yılların acımasızlığına direnemeyen han, uzun zaman bakımsız bir vaziyette içteki dükkanları depo olarak kullanılan atıl bir eser halini almıştır. 1998 yılında Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün kurulması ile hayat bulan eserler arasında Kurşunlu Han da yerini almıştır. Hem de en şanslı ecdad yadigarı olmuştur.
Karadeniz Otelcilik Seyahat Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne restore et – işlet – devret modeli çerçevesinde ihale edilen Kurşunlu Han, uzun yıllar atıl ve bakımsız kalmanın acısını, Kastamonu’nun en gözde, en güzel turistik oteli olarak çıkarmaya başlamıştır. Karadeniz Otelcilik Seyahat Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından restorasyonu yapılan Kurşunlu Han 23 Ağustos 2008 tarihinde açılışı yapılarak hizmete girmiştir. http://www.kursunluhan.com/
Read more...
DÜNYANIN EN BÜYÜK MEVLEVİHANESİ GELİBOLU'DA
Bir cihan imparatorluğunun Avrupa Kıtası’ndaki başkentidir Gelibolu…
Viyana’ya kadar uzanan bu coğrafyaya asırlarca sevgi, barış, hoşgörü ve adalet ile hükmetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, kültürünü balkanlara açarken Gelibolu’yu bir merkez olarak kullanmıştır. İstanbul’un arka bahçesi niteliğinde olan ve Osmanlı donanmasına ev sahipliği yapan Gelibolu, yetiştirdiği alimleri balkanlara göndererek Türk-islam kültürün yayılmasını sağlamıştır. Çok yakın tarihlere kadar, hacı adaylarının kutsal topraklara gitmeden önce Gelibolu’yu ziyaret etmelerinin bir gelenek haline geldiğini ele alırsak, Türklerin, Rumeli’deki ilk eyaleti olan bu eşsiz kentin, manevi önemi daha çok ortaya çıkacaktır.
Bu kentte şimdilerde tekrar can kazanan öyle bir adres vardır ki, biraz tarih kitaplarını karıştıranlar hem Gelibolu’nun hem de balkanların bu manevi kalbinin “Gelibolu Mevlevihanesi” olduğunu görmekte zorlanmayacaklardır. Dünyanın en büyük mevlevihanesi, asithanesi ve semahanesi özelliklerini elinde bulunduran bu yapı 1621 yılında ilk postnişi Azade Mehmet Dede ve dervişleri tarafından inşa edilmiştir.
O tarihten sonra çok geniş bir alana yayılarak küfeki taşından minaresi, kiremit çatısı iki katlı semahanesi, semahanenin yanında kadınlar mahfili, divanhanesi, ocaklı köşkü, abdest alma yerleri, derviş hücreleri, şeyhin haremi, kütüphanesi ile zamanın en gelişmiş eğitim merkezleri arasında yer almaktaydı. Son onarımı 1889-1900 yılları arasında Sultan 2. Abdülhamit tarafından yapılan Mevlevihane bu yüzyılın başlarında derin bir uykuya dalmıştır. Askeri bölge içinde kalıp önce hastane daha sonradan depo olarak kaderine terk edilen Mevlevihane 1994 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından satın alınarak 2005 yılında ziyarete açılmıştır.
Yıllardır derin uykuda olan bu büyük kültür mirası, bugünlerde derin uykusundan uyanmaya başlamıştır. Gelibolu Mevlevihanesi’ni Koruma ve Mevlevi Kültürünü Tanıtma Derneği ile Bursa Mevlana Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği ele ele vererek bu büyük kültür mirasına can vermektedirler. İki seneye yakın süredir her ay düzenli olarak Bursa'dan gelen ekip aslına uygun olarak mesnevi sohbetleri ve sema yapmaktadırlar. Gerek Bursa'da gerek Gelibolu'da yaptıkları hiçbir faaliyetten ücret talep etmeyen bu son dönem “aşk yolcuları” unutulmuş bir kültürü tekrar ayağa kaldırabilmek için tüm gayretleriyle çalışmalara devam etmektedirler.
Read more...
ŞANLIURFA BEDESTENİ (KAZZAZ PAZARI), Gümrük Hanı'nın güneyine bitişik olarak 1562 yılında inşa edilmiştir. 1740 tarihli Rızvan Ahmet Paşa Vakfiyesi'nde Bezzazistan adıyla geçen bu çarşının tamir ettirildiği yazılıdır.
Kapalı çarşı şeklindeki Bedesten düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Doğuda Han Önü Çarşısı'na açılan ana kapısı, Sipahi Pazarı'na açılan Batı kapısı, Pamukçu Pazarı'na açılan güney kapısı ve Gümrük Hanı'na açılan kuzey kapısı olmak üzere 4 kapısı bulunmaktadır. Batı kapısının, sipahi pazarındaki bir dükkânın bozulmasıyla açıldığı vakfiyesinden anlaşılır.
Çarşıda sağlı sollu iki sıra halinde uzayan dükkânlar bir metre yüksekteyken 1998 yılındaki ŞURKAV’ın yaptığı yenileme sırasında yer seviyesine indirilmiştir. Yapı günümüzde yöresel giysi ve aksesuarların satıldığı çarşı olarak kullanılmaktadır. Şanlıurfa Bedesteni Anadolu'da otantik değerini yitirmeyen ender çarşılardandır.

Evliya Çelebi'nin gezici "Seyahatname" Sergisi Ankara'da
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, British Council, Ankara AB Bilgi Merkezi ve Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Arastırmaları Merkezi (HUGO) işbirliğinde gerçekleştirilecek olan, Evliya Çelebi'nin "Seyahatname" sergisine ve "Geçmişte ve Günümüzde Paylaştığımız Avrupa" isimli panel 28 Şubat 2012, Salı günü, Hacettepe Üniversitesi'nin Beytepe Yerleşkesi'nde gerçekleşiyor.
Evliya Çelebi'nin 400. doğum yılı olması sebebiyle, sergi ilk defa Londra'da Bethnal Green Library'de açıldı. Kasım 2010'da Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL'ün Londra'da açılışını yaptığı Yunus Emre Enstitüsü'nde de aynı sergi ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.
Evliya Çelebi sergisi, Türkiye'deki yeni yolculuğuna, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Avrupa Birliği Bilgi Merkezleri ve British Council ortaklığında devam ediyor. Serginin, Kayseri Erciyes Üniversitesi'nden sonra ikinci durağı 28 Şubat 2012'deki Ankara Hacettepe Üniversitesi oluyor. Sergi yolculuğuna AB Bilgi Merkezleri'nin bulunduğu diğer 16 ilde (Adana, Eskişehir, Mersin, Trabzon, Samsun, Bursa, Denizli, Edirne, İzmir, Antalya, Diyarbakır, Konya, Kocaeli, Erzurum, Sivas) devam edecek.
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A. Murat TUNCER'in ev sahipliği; AB Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler, Basın ve Enformasyon Bölümü Başkanı Müsteşar Michael MILLER ve British Council Türkiye Direktörü Margaret JACK'in katılımları ile sergi ve panel açılışını yapacakları etkinlikte, serginin konusuyla da doğrudan ilintili "Geçmişte ve Günümüzde Paylaştığımız Avrupa" adlı bir panel gerçekleşecektir.
Read more...

Kavala’da bulunan Mehmet Ali Paşa Külliyesi geç dönem Osmanlı mimarisinin en iyi örneklerindendir. Rıhtımın karşısındaki yamaçta uzanan muhteşem mimarisiyle göz kamaştıran bir yapıdır. Külliyenin sağ tarafında 6 odalı 25 metre derinliğinde bir köşk vardır, sonra 40 metre derinliğinde bir Medrese-i Hayriye adı ile anılan üç tarafı revakla çevrelenmiş kısımda bir köşede küphane, altı tane hüçre biçiminde yapı, kütüphaneden camiye geçiş vardır. Arka tarafında bulunan medrese kısmında altta 12 oda, üstte 12 + 12 =24 oda vardır. En sol tarafında ise büyük bir imaret vardır. Bu yapıdaki kitabeler hala yerlerinde durmaktadır. İmaretin kapısında İMARET-İ HAYRİYE DAİRESİ yazılı çok güzel bir eski türkçe kitabe vardır. MÜHENDİSHANE-İ HAYRİYE isminde ilk ve orta derceli bir okul ve MEDRESE-İ HAYRİYE isminde iki okul olduğu ve bu okulların zengin vakıf mallarıyla idare edildiği Trakya ve Makedonya’dan gelen öğrencilerin yatılı olarak eğitim aldığı ve bilinmektedir. Tasos adasından gelen gelir bu iki okula verilmiştir. Kavalalı Mehmet Ali Paşa Külliyesi bütün ihtişamıyla Kavala’da gelen ziyaretçilere buradaki Osmanlı varlığını anlatmaktadır.
Dünya Tarihinde Kültürler Arası Ticaret
Philip D. Curtin
Çeviren: Şaban Bıyıklı
Küre Yayınları;
İstanbul, 2008, 1. baskı, 16 x 24 cm., 354 sayfa, Türkçe, Karton Kapak.
ISBN No: 9789756614556
"Tarihle ilgili kitapların çoğu, zaman, mekan ve konu gibi bildik kategoriler altında sınıflandırılabilir. Bu çalışma ise biraz alışılmışın dışındadır; çünkü her şeyden önce, sosyal bilimlerin tanınmış disiplinleri arasında belirsiz bir yerde durmaktadır. Bu noktada tarihsel iktisadi antropoloji etiketi, bu eseri nitelendirmeye diğerleri kadar uygundur. Yine de söz konusu bu üç disiplin arasında öncelikli olan tarihtir. Çalışma aynı zamanda küçük fakat gelişen bir alan olan karşılaştırmalı dünya tarihi kapsamına girmektedir. 'Karşılaştırmalı' denmesinin sebebi, çalışmada kültürler arası ticaretle ilgili belli olguların soyutlanarak aralarındaki benzerlik ve farklılıkların araştırılmasıdır.
Read more...
Osmanlı İktisat Tarihi Kaynakları

BSV - TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
OKUMA GRUBUNA DAVET
Osmanlı İktisat Tarihi Kaynakları Okuma Grubuna Davetlisiniz….
Özgün bir tarih araştırmasının gerekli şartlarından biri arşiv belgeleri başta olmak üzere ilk el kaynakların kullanılmasıdır. Ne var ki, bu tür çalışmalara yeni başlayan bir araştırmacının ilk el kaynakların nasıl kullanılacağını öğrenmesi kolay değildir. Dolayısıyla bu okuma grubu, genel olarak Osmanlı tarihi özel olarak da iktisat tarihi kaynaklarını genç araştırmacılara tanıtmak amacını taşımaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Baki Çakır yönetiminde; iktisat tarihi çalışmalarında kullanılan arşiv belgeleri, defterler ve dosyaların diplomatik ve paleografik özellikleri, nasıl anlaşılması gerektiği, bürokratik yapı içinde hangi süreçlerden geçerek üretildiği, araştırmacılara hangi tür bilgileri sundukları, elde edilen bilgilerin nasıl organize edilmesi gerektiği, bu kayıtlarda yer alan bilgi ve rakamların güvenilirliği gibi meseleler etrafında okumalar yapacağız. Böyle bir çalışmaya katılmak isteyen ve bize katkı sağlayabilecek herkesi bekliyoruz.
Read more...
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim, Kültür Örgütü UNESCO tarafından 2011 yılının, Evliya Çelebi yılı ilan edilmesi nedeniyle, ünlü gezgin yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da anılıyor.
Evliya Çelebi için düzenlenen etkinliklerin son halkası Türk Dil Kurumu (TDK) ve Türkiye'nin Vatikan Büyükelçiliği'nin ortaklaşa hazırladığı bir programla Vatikan'a bağlı Kançılarya (Cancelleria) Sarayı'nda gerçekleştirildi.
Yoğun ilgi gören programda, Evliya Çelebi hakkında çalışmalarda bulunan uzmanların katıldığı bir açık oturum düzenlenirken, ikinci bölümde İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğu tarafından konuklara Evliya Çelebi'nin yaşadığı döneme ait müzik dinletisi sunuldu. Dinletinin, izleyenlerin büyük beğenisini topladığı gözlemlendi.
İlk bölümdeki açık oturumda söz alan uzmanlardan Seyit Ali Kahraman, Evliya Çelebi'nin hayatına dair bilgiler verirken, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi İtalyan Dili Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevin Özkan, ünlü gezginin kaleme aldığı ''Seyahatnamesi''nin çok sayıda farklı etnik kökeni çatısı altında bulunduran Osmanlı tebaasını hem eğlendirme hem de birbirine tanıtma amacı güttüğünü söyledi.
Read more...

Üsküp Saat Kulesi, 1556/1573 yılları arasında, Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılan ilk saat kulesi olma özelliğini taşıyor. Tarihi Sultan Murat camiinin yanında bulunan ve Üsküp’ün simgelerinden olan saat kulesi yüksekçe bir tepede bulunuyor.
Fransa asıllı seyyah Filip Difren, 1573 yılında ziyaret ettiği Üsküp'le alakalı vermiş olduğu bilgiye dayanarak, Üsküp saat kulesinin Osmanlı toprakları içerisinde birinci saat kulesi ünvanına sahip olduğunu ve kulenin saatinin ve saatçısının Osmanlı hakimiyeti altına giren Siget şehrinden getirildiğini söylüyor.
Balkanların en eski ve en yüksek saat kulelerinden biri olan kulenin bahçesinde Osmanlı döneminde inşa edilen ilk camilerden biri olan Sultan Murat Camii bulunmaktadır.
Caminin girişinde üç kitabe bulunuyor. Bu kitabelerde caminin tarihçesi yazılıdır. Birinci kitabede caminin Hicri 840 (Miladi 1436/1437) yılında Sultan Murad tarafından yaptırıldığını fakat 1537/38 yıllarında yandığını ve 1539 yılından 1542 yılına kadar temelden tamir edildiği ve ikinci kitabede ise caminin ikinci kez yangına maruz kaldığı yazılıdır.
Avusturyalı General Pikolomini tarafından 1689 yılında ateşe verilen kule 1963 yılındaki depremde de büyük zarar görmüş. 2009 yılında restorasyonu yapılarak eski görünümüne kavuşturulmuş.
Fotoğraf: İsmail Küçükkılınç
ANADOLU SELÇUKLU VAKFİYELERİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
Sadi BAYRAM
Anadolu Selçuklu Vakfiyeleri, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi IV. Milli Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri, 25-26 Nisan 1994, Konya, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya 1995, s. 135-147.’de yayımlanmıştır.
Selçuklu vakfiyeleri dediğimiz zaman, zamanımızdan 800 yıl öncesine gitmemiz icap etmektedir.
Dolayısıyla bilim ve tekniğin henüz emekleme safhasına daha erişmeden, Rönesans ve Reform hareketleri doğmadan, bütün dünya ülkelerinin gözünün Orta-Doğu'da bulunduğu, Anadolu Selçukluları'nın dünyanın en ileri ve modern toplumu olduğunu hatırdan çıkarmadan, ilmin elyazısı ile birlikte medrese dersleriyle, yani ekseriyetle şifahi-ezber olarak, kulak dolgunluğu ile yayıldığını unutmamak gerekmektedir.
Eldeki Selçuklu vakfiyeleri çok cüz'idir. Bunların sayısı buğün 57-75'i geçmemekte, 100'e varmamakta ve asıl nüsha olmayıp, istinsah, yani kopya nüshalardır. Bir kısmı ise, siyâkat yazı çeşidi ile yazılmış şahsiyet kayıtları, yani, mütevelli, cami, medrese, imaret gibi vakıf eserlere görevli tayini ile ilgili Osmanlı kayıtlarıdır. Burada Selçuklu ile ilğili olan kısım sadece vakfın adıdır. Diğer bilğiler ise, Osmanlı Devrine aittir.
Read more...
"HANLAR VE ANADOLU KERVAN YOLLARI"
Prof. Dr. Orhan Cezmi Tuncer
Küçük Asya, tarih boyu Asya’yı Avrupa’ya bağlayan bir ana yoldur.
Tarihte yollar ve konaklama yapıları devletin egemenliğinin birer aracı olarak kullanılıyor. Anadolu’da kervansaraylar ve kervan yolları devletin himayesinde gelişmiştir. Ticaret, güvenlik, ulaşım, istihbarat ve yönetim için jeostratejik öneme sahip olmuşlardır. Bu konaklama yapıları ve tarihi yollar hakkında son zamanlarda ilgi artmıştır.
Konuyla ilgili ilk dikkate değer çalışma M. Kemal Özergin’in 1959 yılında Anadolu Selçukluları Çağı’nda Anadolu Yolları adıyla yaptığı doktora tezidir. Ayrıca Özergin’in Tarih Dergisi’nde 1965 yılında yayınladığı “Anadolu’da Selçuklu Kervansarayları” başlıklı makalesi bu konuda rehber niteliğindedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığının Prof. Dr. Hakkı Acun editörlüğünde hazırlattığı, ‘Anadolu Selçuklu Dönemi Kervansarayları’ adlı eserde (2007) Anadolu’daki Selçuklu kervansarayları tüm yönleriyle ele alınmaya çalışılmıştır. Kitap 26 bilim adamının katkısıyla, tipolojilerine ve önemlerine göre seçilmiş 23 kervansarayın hikâyesini kapsamaktadır. Kervansaray seçiminde yol güzergâhları dikkate alınmakla birlikte eserin odaklandığı konu yollar değil, eserlerdir.
Kervansaray yollarını doğrudan inceleyen eseri, Prof. Dr. Orhan Cezmi Tuncer, yılların birikimi ile ‘Anadolu Kervan Yolları’ adıyla 2007 yılında yayınlamıştır. Tuncer, yollar konusunda şimdiye kadar yapılan çalışmaları incelemenin yanı sıra, kendi çabasıyla elde ettiği bilgileri ortaya koymuştur. Dolayısıyla Anadolu’da kervansaray ve hanları birbirine bağlayan yollar hakkında ilk defa etraflı bir eser ortaya çıkmıştır.
Read more...
|
|