hd film izle film izle demirdöküm demirdöküm servis bosch servis vaillant servis eca servis ariston servis
 

BEDESTEN

Bedestenler, Kervansaraylar, Hanlar, Çarşılar, Köprüler, Ticarî ve Sosyal Yapılar, Ticaret Tarihi...

  • Increase font size
  • Default font size
  • Decrease font size

Osmanlı çeşmeleri restore ediliyor

E-mail Print PDF

Osmanlı döneminin önemli mimari eserlerinden olan İstanbul'daki Osmanlı çeşmeleri restore ediliyor

İstanbul'daki Osmanlı çeşmeleri restore ediliyor

Projeyi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile İstanbul Ticaret Odası (İTO) birlikte yürütecek. İstanbul Ticaret Odası'nın 1 milyon TL'lik kaynak ayırdığı projede çeşmelerin restorasyon işlerini ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi Koruma Uygulama Denetim Bürosu (KUDEP) yürütecek. İBB ile İTO arasında başkanlar düzeyinde imzalanan protokole göre, bugüne kadar 43 çeşmenin restorasyon işlemlerinin tamamlandığı, 23 çeşmede ise çalışmaların devam ettiği belirtiliyor. İstanbul'da 11 bin 441 tescilli tarihî yapı bulunuyor. Sadece Kadir Topbaş döneminde 60 eserin ihyası için 80 milyon TL'lik bütçe ayrıldı. 70 milyon TL'ye mal olacak 20 eserin restorasyon çalışmaları da devam ediyor. 

İTO ayırdığı 1 milyon TL'lik bütçe ile bu yıl içinde 15 çeşmeyi restore ettirecek. Restorasyon sonrasındaki 3 yıllık süreçte de bakımlarını yine İTO üstlenecek. 

İTO'nun restorasyonunu üstlendiği çeşmeler şunlar; "İbn'ül Emin Ahmet Ağa Çeşmesi (Üsküdar), Kassam Çeşmesi (Üsküdar), Şehzade Numan Çeşmesi (Üsküdar), Bekardere Çeşmesi (Üsküdar), Şehzade Seyfettin Çeşmesi (Üsküdar), Mehmet Ağa Çeşmesi (Fatih, Kapı Ağası Çeşmesi (Fatih), Arapzade Abdurrahman Efendi Çeşmesi (Fatih), Sıbyan Mektebi Çeşmesi (Fatih), Bekir Ağa Çeşmesi (Fatih), Süleymaniye Su Haznesi -Hesap Çeşmesi (Fatih), El Hac Yakup Efendi Çeşmesi (Fatih), Mesih Paşa Çeşmesi (Fatih), Kaptan-ı Derya Sadrazam Hüseyin Paşa Çeşmesi (Fatih), Poligon Çeşmesi - İttifak Çeşmesi (Kağıthane)

Zaman/Muzaffer Salcıoğlu

 

Ayrılık Çeşmesi

E-mail Print PDF

Ayrılık Çeşmesi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Metro’nun Anadolu yakasındaki duraklarından biri olan Çayırbaşı Durağı’na “Ayrılıkçeşme” ismini vererek uzun zamandır Natüllüs isimli bir AVM’nin işgal ettiği İbrahim Ağa Çayırı’nın ve bu çayırın ayrılmaz bir parçası olan Ayrılık Çeşmesi’nin hatırasını yaşatmak istemiş. Ne güzel, değil mi?

    Güzel de, Ayrılık Çeşmesi, niçin Ayrılıkçeşme kılığına girmiş, anlayamadık. Türk kültürünün meseleleriyle yıllardır haşir neşir olan ve onlarca çalışmaya imza atan Sabri Koz da anlayamamış ve Beyaz Masa’ya defalarca müracaat ederek “Ayrılıkçeşme” söyleyişinin Türkçe olmadığını, dolayısıyla Ayrılık Çeşmesi diye değiştirilmesi gerektiğini ifade etmiş, fakat her seferinde red cevabı almış. Efendim, Paşabahçe, Fenerbahçe, Kadıköy, Valideçeşme deniyorsa, Ayrılıkçeşme de denebilirmiş. Bu ne demektir? Sabri Koz’un ifadesiyle, “yanlışın sayısı sürekli artsın, dilimizde, hayatımızda her gün daha fazla ağırlık hissettiren galat sözlere bir yenisi eklensin.”

    Çaresiz kalınca, Twitter yoluyla “Ben yenildim: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ayrılık Çeşmesi demeyi doğru bulmadı, Ayrılıkçeşme’de ısrar ederek yanlışa arka çıktı” notunu yayan Sabri Bey’in şu sözleri de insanın içini acıtıyor: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde sözü dinlenir edebiyat insanlarının, Türkçe sevdalılarının sayısı hiç de az değil, ama herkes kendisine ‘sağır’ rolü biçerse ben de göğsümü gere gere ‘yenildim’ derim.”

    On altıncı yüzyıl sonlarında Kapıağası Gazanfer Ağa tarafından yaptırılan ve 1741 yılında Kapıağası Ahmed Ağa tarafından tamir ettirilen Ayrılık Çeşmesi, Reşat Ekrem Koçu’ya göre, “Müslüman İstanbul’un tarihinde zengin hatıraları olan” bir çeşmedir. Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde anlattığına göre, her yıl, hacca gidenler, çocukları, akrabaları, dostları ve komşuları tarafından bu çeşmeden uğurlanırlardı. Sadece hacılar değil, İmparatorluğun Asya yakasında herhangi bir yere herhangi bir vesileyle gidenler, Ayrılık Çeşmesi’nden geçirilirlerdi. Yolcular, çeşmenin yanında şimdi mevcut olmayan namazgâhta da İstanbul’daki son namazlarını kılar, yola öyle çıkarlardı. Vali olarak tayin edilen vezirlerin de bu çeşmenin bu alanda yola çıkmadan muhteşem alaylar düzenledikleri biliniyor. Mesela Cabi Said Efendi, Vekayiname’sinde, Sivas’a vali olarak tayin edilen Baba İbrahim Paşa’nın Sultan II. Mahmud’un da seyrettiği muhteşem alayını uzun uzun tasvir etmiştir.

    Bu bilgiler, eskilerin tarifiyle Haydar-paşa’dan İbrahim Ağa’yı kıvrılırken sağda kalan tarihî çeşmeye niçin Ayrılık Çeşmesi isminin verildiğini açıklıyor.  Evet, Ayrılık Çeşmesi... Doğrusu budur. Fenerbahçe, Paşabahçe, Valideçeşme, Kadıköy söyleyişleri de Türkçe değil. Eski İstanbullular Fenerbahçesi, Paşabahçesi, Valideçeşmesi, Kadıköyü vb. derlerdi. Bir dilin grameri, sentaksı, mantığı, estetiği yerli yerinde duruyorsa, başka dillerden ne kadar kelime alınırsa alınsın, o dil kendisini korur. Asıl tehlikeli olan Ayrılık Çeşmesi’ni Ayrılıkçeşme yaparak dilin aslî yapısına müdahale etmektir.

    Bir zamanlar İstanbul’u Osmanlı tarihine ve kültürüne bağlayan her şeye düşmanlık hisleriyle dolu olanlar, mahalle ve sokak isimlerini de değiştirmişlerdir. Tarihî dokuları büyük bir hızla yok edilen şehirlerimizde isimler de değiştirilirse, bütünüyle tarihsizleşmiş olacağız. İsimler, dağları, nehirleri, şehirleri, semtleri, sokakları tarih ve kültürle irtibatlandırır. Defalarca değiştirilmiş sokak isimleri var. Düşününüz, doğduğunuz sokağa bir gün gidiyorsunuz, bakıyorsunuz ismi de, şekli de değişmiş. Bu değişiklikler bazen öylesine cahilce yapılıyor ki, kahrolmamak mümkün değil. Mesela Sultanahmet Camii’nin arkasındaki sokaklardan biri olan Karacehennem Sokağı’nın bu sokakta oturanların protestosu yüzünden Kutluğun diye değiştirildiğini Semavi Hoca’dan dinlemiştim. Sadece sokak sakinlerinin değil, Belediye yetkililerinin de, Karacehennem isminin Vak’a-i Hayriye sırasında Yeniçeri kışlalarını topa tutan İbrahim Ağa’nın lâkabı olduğunu bilmedikleri anlaşılıyor. Beyoğlu’ndaki Şehbender Sokağı’nın ismini de, “şehbender”in konsolos anlamına geldiğini bilmeyenler, “Bu olsa olsa Şeyh Bender’dir!” diyerek değiştirmişlerdi. Yanlıştan dönüldü mü, bilmiyorum.

devamı >>>

 

Great Sites on the Silk Road

E-mail Print PDF

Introduction to the Silk Road, by Dr. Nancy Steinhardt, Professor of East Asian Art and the Museum's Curator of Chinese Art

 

New silk road | новый шелковый путь | connecting China with western Europe by 2015

E-mail Print PDF

New silk road | новый шелковый путь | connecting China with western Europe by 2015

 

Great Adventures along the Silk Road - From Bukhara and Back

E-mail Print PDF

Great Adventures along the Silk Road - From Bukhara and Back

Dr. Renata Holod presents "From Baghdad to Bukhara and Back" at the Great Adventures along the Silk Road Lecture Series at the Penn Museum.

 

Türk Kültüründe Muhteşem Hazine: “Karizler”

E-mail Print PDF

Türk Kültüründe Muhteşem Hazine: “Karizler”

Doç. Dr. Alimcan İnayet

Araştırmacılar tarafından büyük bir merak ve ilgiyle araştırılan, 2000 yıl öncesinde Uygur Türkleri tarafından sulama ve içme suyu ihtiyacını karşılamak için yapılan karizler, ne yazık ki bugün Türk Milleti tarafından yeterince bilinmemektedir. Ülkemizde su ve sulama sistemlerinin tartışıldığı şu günlerde yer altı sulama kanalları adıyla bilinen tarihi mirasımız karizleri en iyi bilenlerden biri olan Uygur asıllı Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dünyası Sosyal, Ekonomik, Siyasal İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı Doçent Doktor Alimcan İnayet ile karizler hakkında bir söyleşi yaptık.

Kariz nedir açıklar mısınız? Ne amaçla kullanılır?

Dağın yamaçlarından eteklerine doğru 20 ve 50 metre aralıklarla kazılan kuyuların altlarından birbirlerine bağlanması ve bu sayede yer altındaki suyun yer üstüne sistemli bir şekilde yeryüzüne çıkarılmasıdır. Bir karizin uzunluğu ortalama 10, 15 km olabilir. Yani 15 km mesafede yüzlerce kuyu bulunabilir. Bu sistemle yer altında biriken sular, yer altından açılan kanallar aracılığıyla yavaş yavaş yeryüzüne çıkarılır. Dağdan yokuş aşağı yer altından gelen su yeryüzüne çıktığı zaman orada bir havuz yapılır. Havuzda toplanan su daha sonra oradan tarlalara verilir. Aynı zamanda insanlar ve diğer canlılar da bu sudan istifade ederler. Ekin ve çiftçilik yapılmasını sağlar. Bu bölgedeki insanların başka türlü yaşama şansları yoktur.

Karizlerin ilk çıkış noktası neresidir?

Karizler gerek Çin’de gerek dünyanın çeşitli bölgelerinde çok fazla araştırılan ve tartışılan bir konudur. Karizler Uygurlar tarafından mı icat edilmiştir yoksa başka uygarlıklar tarafından bulunan bir kültür müdür? Bu konuda büyük tartışmalar bulunmaktadır; fakat kariz kelimesine bakarsanız bu kelime Farsçadır. Uygur bilim adamları kariz kelimesinin Uygurca olduğunu ileri sürerler; ama normalde Farsçadan alınmış bir kelimedir. Yer altı su inşaatı anlamına gelir. Bu kültür olgusunun adının Farsça olması bu kültürün Farsçadan alındığını göstermiyor. Mesela nevruz kelimesi de Farsça. Onun dışında müzikte kullanılan makam kelimesi de Arapçadan alınmıştır. Kısaca ismine bakarak o uygarlığa ait olduğunu söyleyemeyiz. Nasıl bir Yunan Ahmet, Mehmet ismini alıyor ve Arap olmuyorsa bu durumda benzerlik göstermektedir. İsim olarak alınmış ama kültür unsuru alınmış değildir.

Read more...
 

Turfan'daki Karız Kanalları müze haline getirildi

E-mail Print PDF

Turfan'daki Karız Kanalları müze haline getirildiTurfan'daki Karız Kanalları müze haline getirildi

Doğu Türkistan'ın Turfan bölgesindeki Karız Kanalları, yeraltı su kaynaklarını değerlendiren eski sulama tesisleridir. Çin Seddi ve Beijing-Hangzhou Büyük Kanalı'yla birlikte Antik Çin'in Üç Büyük Mimari Eseri olarak kabul edilen Karız Kanalları, müze haline getirildi. Turfan'da kısa süre ziyaretçilere açılan en büyük Karız Kanalları Müzesi'nde, bu yeraltı sulama sisteminin tarihi kapsamlı şekilde anlatılıyor.

Kurak ve rüzgarlı havanın hakim olduğu ve yerüstü su kaynaklarının son derece kısıtlı olduğu Turfan bölgesinde yaşayan insanlar, Karız Kanalları'nı yaparak kuraklık ve şiddetli rüzgarların yol açtığı buharlaşmayı asgari düzeye indirip, tarlalara güvenli su kaynağı sağladılar. Karız kanalları, dik kuyu, yeraltı ve yerüstü kanalları ile barajlardan oluşuyor.

Doğu Türkistan genelinde bir zamanlar sayıları 1784'e ulaşan Karız kanallarının sayısı, günümüzde 614'e inmiş durumda. Yeraltı su seviyesinin durmadan düşmesiyle birlikte Turfan bölgesinde bulunan 404 Karız kanalından yalnızca 195'i hala kullanılabilmektedir. Karız kanallarının kurtarılıp korunma altına alınması, Doğu Türkistan'ın kurak bölgelerinin karşı karşıya bulundukları acil bir görev haline geldi.

Read more...
 

ALTERNATİF BİR TUTUMLU KENT PROJESİNE DOĞRU

E-mail Print PDF

Arcosanti

BEŞİR AYVAZOĞLU | Paolo Soleri’nin tutumlu kent projesi ve Arcosanti tecrübesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

TURGUT CANSEVER | Soleri şüphesiz önemli bir mimardır; ancak Arcosanti tecrübesinden yola çıkarsak, ağır eleştiriler yöneltmek zorunda kalırım. Hareket noktası olarak tutumlu kent fikri elbette son derece önemli. Soleri’nin yaklaşımının istisnaî olmadığını biliyorsunuz. Geçen asrın başlarında da buna benzer düşünceler ortaya çıktı. Hep teknolojiye dayalı çözümlerle amaca ulaşmayı öngören düşüncelerdir bunlar. Teknoloji bize çok katlı bina yapma imkânı veriyor; çok katlı bina yapılırsa alt yapı masraflarının azalacağı düşünülüyor. Ama alt yapı için yapılacak şeyler de tamamen bugün olduğu gibi mesela en basiti pis suyu bir yere toplayıp orada tasfiye etmeye dayanıyor. Ama bugün dünyada bunun tam tersi tartışılıyor. Acaba kirli suyun hepsini bir araya toplayıp büyük bir kirlilik yığını meydana getirdikten sonra bu kirliğiliği bertaraf etmek mi, yoksa bunları bulundukları yerde yok etmek mi? Doğrusu bunlar “primadonna” nitelikli mimar tiplerinin geliştirdiği projelerdir. Le Corbusier’nin geliştirdiği düşünceler de biraz buna benziyordu.

Arcosanti

B. AYVAZOĞLU | Soleri şöyle diyor efendim: “Tokyo’da oturanların çoğu orta sınıf sayılır. Asya’nın geri kalan bölümünü bir an için unutalım, küçük apartman dairelerinden Amerikan tarzı tek ailelik konutlara geçebilseler ne olurdu? 100 m2’den 200 m2’ye geçmek, inşaat malzemesinin iki katına çıkması, ısıtma ya da soğutmada kullanılacak enerjinin iki katına çıkması, mekânı dolduracak eşya miktarının iki katına çıkması..”

Arcosanti

T. CANSEVER | Anladım, bunların hepsi doğru. Ama bakın, biraz daha geniş bir çerçeve içerisinde düşünelim. Bir kere bu teknolojik gelişmeyi gerçekleştiren ve bu yolla serveti kendi ülkelerine yığma fırsatını bulan Batı Avrupa, Japonya, Amerika gibi ülkeler, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir fakir ülkeler trajedisine yol açtılar. Afrika ve Asya’da yaşanan o kadar büyük bir trajedi ki, insanlık tarihinde benzerini bulamazsınız. Şimdi Le Corbusier ve Soleri gibi mimarlar, bu ülkelerde servetin sağladığı imkânlardan hareket ederek çözüm peşinde koşuyorlar. Şehir eğer tutumlu şehir olmalı diye düşünüyorsak, evvela ev, tutumlu ev olmalı. Le Corbusier’nin çalışma odasını biliyorum ben; bu çalışma odasının eni ve boyu 2 metre 23 santimdi. Le Corbusier bu odayı insanın böyle bir mekânda çalışabileceğini göstermek için yapmıştı. Tabii Le Corbusier Osmanlı padişahlarının, mesela III. Ahmed’in Yemiş Odası’nın kendi odasının en fazla bir misli büyüklükte olduğunu bilmiyor. Oradan dünyayı idare ediyordu adam. Şimdi bu servete sahip ülkelerde yaşamayan ve insanlığın büyük bir kısmını teşkil eden halkların nasıl yaşayacağı meselesi bir yana bırakılıyor ve sadece teknolojiye dayalı çözümler üretiliyor. Avrupa’nın yirminci asır başlarında düştüğü bu yanılgı bugün de bir şekilde devam ediyor.

Read more...
 

ICOMOS Türkiye Milli Komitesi Taksim Gezi Parkı Basın Duyurusu

E-mail Print PDF

ICOMOS Türkiye Milli Komitesi Basın Duyurusu

ICOMOS Türkiye Milli Komitesi’nin aşağıdaki değerlendirmeyi 1 Mart 2013 tarihinde kamuoyuna duyurduğu günden itibaren Taksim Gezi Parkı üzerinde sürdürülen hukuksuz uygulamalar son üç gündür en üst düzeye ulaşmıştır. Sadece Park alanında yapılan işlemler değil, insanların canlarını tehdit eden, fiziki ve ruhsal sağlıklarını bozan bu uygulamaları şiddetle kınadığımızı ve kamuoyu önünde yetkileri hukuki süreçlere ve uluslararası koruma, kent planlama ve kent yönetimi ilkelerine uygun davranmaya davet ettiğimizi duyururuz.

Saygılarımızla,
ICOMOS Türkiye Milli Komitesi

Taksim’de Eski Topçu Kışlasının Yeniden İnşasına Yönelik Proje ve Gezi Parkı’nın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Değerlendirme

Son günlerde kamuoyunu meşgul eden en önemli kentsel meselelerden biri de, İstanbul, Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nın ortadan kaldırılıp, yerine aynı alanda 1930’lu yıllara kadar mevcut Eski Topçu Kışlası’nın yeniden inşası girişimidir. Türkiye ICOMOS Milli Komitesi doğrudan doğruya kendi ilgi alanına giren ve uluslararası yükümlülüklerinden de birini teşkil eden bu konu hakkında aşağıdaki görüşlerini açıklamayı zorunlu görmüştür:

1. Taksim Gezi Parkı, tarihsel mimari önemi bağlamında -sadece bir yeşil alan olmanın ötesinde- İstanbul’un en önemli ve korunmaya değer varlıklarından biridir. Onyıllardır kayıtsızlık ve duyarsızlıkla tahrip edilmeye ve aşındırılmaya devam etmesine rağmen, hala önemini yitirmiş değildir. Dünyaca bilinen bir tasarımcı olan Henri Prost tarafından projelendirilmiştir ve Türkiye’de anıtsal-eksensel park planlama yaklaşımına sahip tek kamusal yeşil alandır. Ortadan kaldırılması bir yana, restore edilerek, asli özellikleri iade edilmeli ve Türkiye ve İstanbul’un kültür tarihinde hak ettiği yere yerleştirilmelidir.

2. Gezi Parkı ortadan kaldırılarak onun yerinde rekonstrüksiyonu hedeflenen Topçu Kışlası’nın yeniden yapımı koruma-restorasyon disiplininin uluslararası ilkeleri bağlamında aşağıdaki sorunlar nedeniyle kabul edilemez bir durum sergilemektedir.

Read more...
 

BURSA - ABDAL KÖPRÜSÜ

E-mail Print PDF

Abdal Köprüsü 

Abdal Köprüsü, Acemler ve Hürriyet Mahalleleri arasında Bursa, Mudanya yolunda, Nilüfer Çayı’nın üzerindedir. Köprüyü Abdal Çelebi isimli bir tüccar 1669 yılında yaptırmıştır. Bursa Salnamelerine göre (1906) 12 gözlü olan bu köprünün iki ucu toprak altında kalmıştır. Köprü 64 m. uzunluğunda, 4.75 m. genişliğindedir. Orta kısım yol seviyesinden biraz daha yüksekte ve sivri kemerlidir.

Köfeki taşından yapılan köprünün kuzey tarafında bir mihrap nişi, ayakları üzerinde de selyaranlar bulunmaktadır. Bu köprü 1971 yılında Karayolları tarafından onarılmıştır.  

 
Geçmişten Bir Görüntü Abdal Köprüsü


Şuanki Haliyle Abdal Köprüsü

Kaynak: http://www.bursa.gov.tr/?sayfa=mymenu&pid=251

 

“Uluslararası İpek Yolu Kongresi: Ticaret, İşbirliği ve Barış Havzası'nı Yeniden Düşünmek”

E-mail Print PDF

“Uluslararası İpek Yolu Kongresi: Ticaret, İşbirliği ve Barış Havzası'nı Yeniden Düşünmek”

İpek Yolu, Asya ile Avrupa ve Afrika arasında, erken modern dönemlere kadar, yani yaklaşık iki bin  yıl boyunca, önemini korumuş tarihsel bir ticaret yoludur. İpek Yolu, ismini yıllarca bu yol vasıtasıyla taşınmış olan Çin ipeğinden almaktadır. Bununla birlikte bu ticaret yolu yüzyıllar boyunca insanlar ve kültürler arasında temel bir bağ oluşturma işlevini de yüklenmiştir.

İpek Yolu üzerindeki ülkeler bugün de dünya ekonomik, sosyal, kültürelve siyasal gündeminin en önemli maddelerindedir. Son dönemde dünyamızın yaşadığı küreselleşme sürecinde, İpek Yolu da doğal olarak yeniden gündeme gelmiştir. Ülkemizin de merkezinde olduğu İpek Yolu’nun çok boyutlu olarak tekrar canlandırılması için akademik çevreler olarak çabalarımız uluslararası bir kongre düzenleme fikrini ortaya çıkartmış bulunmaktadır. “Uluslararası İpek Yolu Kongresi: Ticaret, İşbirliği ve Barış Havzası’nı Yeniden Düşünmek” adı verilen bu kongre çeşitli kurumlar ve Üniversitelerle birlikte, başta İstanbul Ticaret Üniversitesi olmak üzere Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi (ADAM) koordinasyonunda 27-30 Ekim 2013 tarihleri arasında İstanbul’da  düzenlenecektir.

Read more...
 

Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi

E-mail Print PDF

Istanbul Exhibitions’tan değer yaratacak bir sergi daha: “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi

UNESCO tarafından dünya kültürel miras tarihinin önemli varlıkları arasında gösterilen ve günümüze kalan en eski dünya haritalarından biri olan “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi” isimli görkemli sergi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde 15 Mart’ta açılıyor.

Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi

 


Page 4 of 17


RESTORASYON / KORUMA

ARKEOLOJİ

KİMLER ÇEVRİMİÇİ

We have 64 guests online

nakliyat evden eve nakliyat evden eve nakliyat gebze evden eve nakliyat